İDEAL DÜZEN ARAYIŞLARI
Toplum ve toplumsal düzen üzerine düşünen bir çok filozof, insanların engellenmeden tam olarak kendilerini geliştirebilecekleri, refah ve mutluluğa ulaşabilecekleri ideal bir toplum düzeni bulmaya çalışmışlardır. Devlet toplumsal yapının doruğudur. Temel özelliği bütün kurumlardan üstün oluşudur. O, bu özelliğiyle yasalar koyar, buyruklar verir. Devletin sınırları içinde yaşayan herkes, yürürlükte olan yasalara uymak zorundadır, uymayanlar cezalandırılır. Devletin cezalandırmak için zor kullanma hakkı vardır, tüm güvenlik güçleri devletin emrindedir. Yasalar iyi, adil, akla ve gerçeğe uygun oldukları için değil, devletin buyrukları oldukları için yürürlüktedir. Bu açıdan bakıldığında devlet, belli bir yasama biçimini belki de zorla kabul etmiş olan insanların oluşturdukları siyasal bir kurum görünümündedir. "Devlet, amacı sosyal düzenin, adaletin ve toplumun iyiliğinin sağlanması olan, belli bir toprak parçası (ülke) üzerinde yerleşmiş bir insan topluluğuna (halka) dayanan ve bu topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde nihai meşru kontrole (otoriteye) sahip, siyasal bir örgütle (hükümet) donanmış sosyal bir organizasyondur." |
Felsefe tarihinde ideal devlet ya da ideal toplumsal düzen konusunda iki farklı yaklaşım söz konusudur. Birinci görüş ideal bir toplumsal düzenin olamayacağını, ikinci görüş de ideal bir düzenin olabileceğini savunur.
İDEAL DÜZENİN OLABİLECEĞİNİ REDDEDENLER İdeal düzenin olabileceğini yadsıyan düşünce akımlarının önde gelen temsilcileri sofistler ve nihilistlerdir. Sofistler: İdeal düzenin olabileceğini yadsıyan sofistler, öncelikle insan ve toplum sorunlarıyla ilgilenmişlerdir. "Devlet ve hukuk nasıl oluşmuştur?" sorusunu ilk ortaya atan onlardır. Sofistlere göre devlet, insanların birlikte yaşayıp birbirlerini desteklemek, karşılıklı olarak birbirlerini korumak zorunluluğundan yanisözleşmeden doğmuştur. Toplum içindeki sınıf farklılıkları, ayrıcalıklar, soyluluk ya da kölelik hep insanın koyduğu kurallardan kaynaklanmıştır. Sofistler ürettikleri düşüncelerle toplumsal düzeni sarsmışlar, dolayısıyla daha adil bir düzenin oluşturulmasına katkıda bulunmuşlardır. Örneğin, "Doğa insanları eşit yaratmıştır, insanlar, özgür ve köle diye ikiye ayırmak yanlıştır" diyerek köleliğe karşı çıkmışlardır. Sofistlerin hem topluma yaklaşımları hem de varlık ve bilgi anlayışları onları ideal bir düzenin varlığını yadsımaya götürmüştür. Protagoras'ın görüşlerinde de açık seçik görmekteyiz: “Her şeyin ölçüsü insandır. Herkes için geçerli bir bilgi yoktur. Böyle bir bilgi olmadığına göre, hakikat değil, kişiye yararlı olan aranmalıdır.” Bu öncüllerden de ancak herkesin üzerinde anlaşabileceği ideal bir düzenin olamayacağı sonucu çıkarılabilir. |
Nihilistler: İdeal düzenin olabileceğini yadsıyan düşünce akımlarından biri de nihilizim/hiççiliktir. Evrenin anlamsız ve amaçsız olduğunu bu nedenle hiçbir değerin söz konusu olamayacağını savunan öğretidir. Nihilizm, varlık felsefesinde “Varlık var mıdır?” sorusunu “Yoktur” diye yanıtlayan öğretidir. Siyaset felsefesinde ise hiçbir otoriteye boyun eğmemek ilkesini benimseyen görüş anlamına gelir. Otoritesiz bir düzen kurulayacağına göre, nihilizm ideal bir düzen olabileceğini yadsır. Alman filozof Freadrich Nietzsche ve Rus devrimcisi Nikolay Çernişevski nihilist düşünürlerdir.
Ayrıca; Anarşizm, Devletin, insanın ilkel dönemine ait bir kurum olduğunu savunur. Devlet baskıcı bir kurum olduğu için insanın doğasını alçaltır ve bozar. O halde, devletin baskıcı organları yerle bir edilmelidir.
|
İDEAL DÜZENİN OLABİLECEĞİNİ KABUL EDENLER
Toplumların gelişmesinde bilgi ve buluşların rolü çok büyüktür. İnsanın ateşi buluşu, yaklaşık olarak günümüzden elli bin yıl öncedir. Taş devri insanlarının çakmak taşlarından yararlanarak ya da sert odunu yumuşak oduna sürterek elde ettikleri ateş, onların yaşayışlarında büyük değişiklikler yapmıştır. Bu buluş sayesinde yiyeceklerini pişirmişler, ısınmışlar, geceleri aydınlanmışlar ve vahşi hayvanlardan korunmuşlardır. Sabanın bulunuşu tarım yapmalarına ve toprağa yerleşmelerine büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Denizlere açılmaya olanak sağlayan pusula, savaş biçimini değiştiren barut, haberleşmeyi hızlandıran telgraf, eğitimi yaygınlaştıran kağıt ve matbaaya, daha sonra buhar makinesi ve elektrik eklenmiştir. |
Bilim ve teknolojinin hızla geliştiği 19. yüzyılda bazı Avrupa ülkelerinde büyük sanayi hareketi başlamış (1760-1830 yılları arasında İngiltere'deki Sanayi Devrimi), yeni toplumsal sınıflar belirmiş, eski değerler yerlerini yenilerine bırakmış, krallıklar yıkılarak (1789'daki Fransız Devrimi) yeni rejimler ortaya çıkmıştır. İşte bu değişimlerin yaşandığı toplumlarda ideal bir düzenin olabileceği görüşünü benimseyen kimi düşünürler ideal düzen arayışı içine girmişlerdir. Budüşünürlerden bazıları çıkış noktası olarak özgürlüğü, bazıları da eşitliği almışlardır. Buradan ideal düzen arayışında biri liberal, diğeri sosyalistdiyebileceğimiz farklı iki yaklaşım ortaya çıkmıştır.
Öğrenci bu çalışma sonunda toplumun düzenine ilişkin farklı görüşlere imkan veren tartışmaları tanır.