Birey ve Devlet
Birey ve devlet biri olmadan diğeri de var olamayan iki temel ögedir. Çünkü eğer birey olmasaydı devletin ortaya çıkması söz konusu olmayacaktı. Eğer devlet olmasaydı da farkı› düşünce, istek ve çıkara sahip bireylerin bir arada yaşamaları mümkün olmayacaktı. Hem birey hem devlet önemlidir. Temel hak ve özgürlükler, insan haklarının pozitif hukuk tarafından tanınmış ve düzenlenmiş kısmıdır. Devlet düşünce özgürlüğü, kişi güvenliği, vicdan özgürlüğü, düşüncelerini açıklama ve yayma özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklere saygı göstermek zorundadır. Birey, devlet adına bu haklarından vazgeçmemiştir ve vazgeçmemelidir. Birey-devlet ilişkisi dediğimizde aslında günümüz demokrasi ile yönetilen, modern toplumlarındaki ilişkiyi kastederiz. Çünkü ilk ve Ortaçağ devletlerinde birey devlet ilişkisinden söz etmek mümkün değildir. Nedeni de şudur; bu devletlerde totaliter yönetimler, ülkede yaşayan insanları itaat etmesi gereken bir çeşit köle olarak görmüşlerdir. Bu devletlerdeki birey-devlet ilişkisi olsa olsa itaat eden- emreden ilişkisidir. ilk ve Ortaçağ boyunca kurulan her devlet, varlığını borçlu olduğu bireylere, çoğu zaman büyük baskılar uygulamıştır. |
17. yüzyıla gelindiğinde, totaliter ve monarşik yönetimlerin yerini demokratik ve laik iktidarlar almaya başlamıştır. Bununla birlikte, bireyler de devlet karşısında birtakım hak ve özgürlükler kazanmaya başlamıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsenmesi ve hukuk devleti anlayışının gelişmesiyle, birey-devlet ilişkisi sağlam, gerçekçi ve akılcı bir temele kavuşmuştur. Devlet artık, birey için varolan, bireylerin kendilerini gerçekleştirmeleri, temel hak ve özgürlüklerini hayata geçirebilmek için var olan bir kurum haline dönüşmüştür.
Birey-devlet ilişkisinin bu günkü duruma erişmesi, verilen büyük mücadeleler sayesinde olmuştur. Yine burada birçok düşünürün önemli katkıları olmuştur. şimdi bu katkıyı sunan düşünürlerden bazılarının görüşlerini açıklayalım.
Birey-devlet ilişkisinin bu günkü duruma erişmesi, verilen büyük mücadeleler sayesinde olmuştur. Yine burada birçok düşünürün önemli katkıları olmuştur. şimdi bu katkıyı sunan düşünürlerden bazılarının görüşlerini açıklayalım.
Yusuf Has Hacip
Yusuf Has Hacip, 11. yüzyılda yaşamış ünlü Türk düşünürü ve şairidir. Birey, devlet ve yaşamı konu alan "Kutadgu Bilig (mutluluk veren kitap) adlı eseriyle ün kazanmıştır. Yusuf Has Hacip bu eserinde, islam dünyasındaki ahlak anlayışını, buna bağlı olarak devlet anlayışını ve eski Türk topluluklarındaki gelenek, görenek ve düşünceleri irdeler. Dönemin toplumsal kurumlarını ve yaşam biçimini analiz eder. Eserde, bilginin ve dilin değeri üzerinde durur, iyiliği, aklı ve adaleti över. Yusuf Has Hacip, devletin nasıl olması gerektiği ve devletin ideal bir devlet olabilmesi için sahip olması gereken özellikler üzerinde durur. Ona göre devletin ideal bir devlet olabilmesi için, akla, adalete, doğru ve adil yasalara dayanması gerekir. Devlet, bireyi mutlu etmeyi amaçlamalı, bireyin gelişmesine ve daha iyi bir konuma gelmesine katkıda bulunmalıdır. Buna karşın birey de boş durmayıp, Tanrının buyruklarını özümseyerek, erdemli olmaya çalışmalıdır. Böylelikle birey-devlet iliflkisi sağlam temellere oturmuş olur. |
Charles De Montesguieu
Fransız siyaset bilimci, felsefeci ve toplum bilimci Montesguieu (Monteskiyö, 1689-1755) ünlü eseri "kanunların Ruhu"nda üç yönetim biçiminden söz eder. Bunlar, cumhuriyet, monarşi ve despotizm (baskıcı yönetim)dir. Cumhuriyet yönetimi kendi içinde aristokrasi ve demokrasi olmak üzere ikiye ayrılır. Egemenlik soylu küçük bir azınlığın elinde ise aristokrasi, halkın çoğunluğunun eline geçtiğinde de demokrasi ortaya çıkar. Demokrasi, halkın kendi kendisini yönettiği yönetim biçimidir. Monarşi, tek bir kişinin ülkeyi yasalara uygun olarak yönetmesidir. Bu yönetim biçiminde yetkiler çoğunlukla miras yoluyla babadan oğla geçer. Despotizm ise, tek bir kişinin toplumu keyfine göre yönetmesidir. Ona göre, bu üç yönetim biçimine denk düşen üç temel duygu vardır. Cumhuriyet erdeme, monarşi onur, şan ve şerefe, despotizm ise korkuya dayanır. Bütün yönetim biçimlerinin eksikliklerini ve üstün yanlarını açıkladıktan sonra Montesguieu şu soruyu sorar: "iktidar gücünün kötüye kullanılmasını önlemek için ne yapılmalıdır?" sorusuna verdiği yanıt ise "iktidarı iktidarla durdurmaktır. Başka bir deyişle, iktidarın gücünü, başka güçlerle sınırlamak gerekir. |
|
Montesguieu'ye göre devletin üç gücü vardır: yasama, yürütme ve yargı. Bu güçlerin tek elde toplanması güçler ayrılığının olmadığını gösterir ki bu durum tehlikelidir. Bundan dolayı bu güçler ayrı ayrı ellerde toplanmalıdır. Bu sayede iktidar, diğer bir iktidarla sınırlandırılmış olur. Montesguieu'ye göre, ancak bu üç gücün ayrıldığı toplumlarda, bireyin hak ve özgürlükleri güvence altına alınabilir. Sonuç olarak birey-devlet ilişkisi emreden itaat eden ilişkisinden çıkar. Böylece, hukuk devletinin işlediği, hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı toplumlarda birey-devlet ilişkisi meşruluk kazanır.
|
Öğrenci bu çalışma sonunda toplumsal yaşamda birey devlet ilişkisini değerlendirir.